Menü Kapat

Single Mom’lar Çeker Yükü, Kimsenin Bilesi Yok

Plazalarda toplantılar, ellerinde americano’lar… Bir yandan çocuklarının okulundaki toplantı için yöneticilerinden izin koparmaya çalışırken bir yandan akşam arkadaşlarının düzenlediği etkinliklere yetişmeye çabalıyorlar. Kimler mi? Onların pelerini yok: single mom’lar. Beyaz yakalılık da tabii bir yere kadar.

Hollywood, yıllarca (bu) kadınlara parlak paketler içinde umut sattı. “Single mom”ları yani bekar anneleri kimi zaman inanılmaz güçlü, kimi zaman aşırı cool, kimi zaman romantik-komik bir karakter olarak parlatıp durdu. Ekranlarda özgüven, enerjik yaşamlar, dengeli kariyerler görüyorsun ama kamera kapandığında gerçek hayatta o enerjinin kime yettiği çok da bilinmiyor. Çünkü tek başına ebeveynlik yapan kadınlar için hayat, on kat efor, on kat sorumluluk ve çoğu zaman sıfır destek demek.

Dünya bunun farkında. Gallup’un küresel araştırmasına göre, dünyadaki single mom’ların %44’ü bir önceki yıl temel gıdaya erişimde zorlandığını söylüyor.1 The Brookings Institution’ın araştırmasına göre de yalnız annelerin yaklaşık üçte biri orta derece veya ciddi psikolojik sıkıntı yaşıyor.2 Yani mesele sadece bir şeyler yetiştirme, para denkleştirme, hayata yetişme çabası değil, aynı zamanda görünmez bir duygusal yük taşıyorlar.

Türkiye’de tablo daha da çarpıcı. TÜİK’e göre Türkiye’deki evlerin %10,9’u tek ebeveynli ve bunun %8,4’ü anne ve çocuk haneleri.3 Yani Türkiye’de tek ebeveynlik dendiğinde neredeyse her 10 evden 1’inde bir kadın çocuk büyütüyor. Çocuk yoksulluğu araştırmaları ise tek ebeveynli ailelerde yoksulluk riskinin yaklaşık 3 kat arttığını söylüyor. Dahası, kadınların işgücüne katılımı hâlâ düşük, yani single mom olmak, ekonomiye ve zaman yönetimine karşı sürekli bir maraton koşmak anlamına geliyor. Tam anlamıyla ev idaresi yani, oikos+nomos.

Ama tüm bu koşullar ortadayken bile toplumda hâlâ tuhaf bir refleks var:
Bu kadınların nefeslenecek bir dakikası yokken, dışarıdan biri mutlaka onları taşlamak için fırsat arıyor. Çocuklarına tek başlarına bakmaya çalışmalar bırakın takdir edilmeyi, çoğu zaman eleştiri ve yargıyla karşılanıyor. “Aile düzeni”nin alışılmış hâlini bozdukları düşünülüyor. Oysa gösterdikleri dayanıklılık, esneklik ve yarattıkları yaşamın büyüklüğü çok sık rastlanan şeyler olmasını bırakın, rastlanabilecek şeyler de değil.

Patriyarka bunu kendine bir “darbe” gibi görüyor. Ama kadınlar bunu planlamıyor, elinde bir manifestoyla boşanıp hayatlarını kökünden değiştirmeye meraklı değiller. Hiçbiri sabah uyanıp “Bugün sistemle savaşayım” demiyor. Hem Virginia Woolf’un da dediği gibi kadınların paraya ve kendine ait bir odaya ihtiyacı var. Savaşmak için bile! Onlar sadece evlerini ve hayatlarını idare etmeye, çocuklarını büyütmeye çalışıyorlar. Fakat birileri, kimi zaman bir baba, çoğu zaman da devlet, onların varlığını, mücadelelerini ve ihtiyaçlarını “anarşistlik” olarak etiketlemeye devam ediyor.

Gerçekte ise tek başına ebeveynlik düzen bozan bir şey değil; aksine, toplumun, ekonominin ve politikanın ne kadar eksik olduğunu yüzümüze vuran bir ayna. Single mom’lar kimilerine göre düzeni bozuyor gibi görünse de aslında düzenin boşluğuna geliyorlar, o boşluğu ifşa ediyorlar. Adı üstünde düzenin: müesses nizam. Bu düzenin işleyişinde de bu durum var; belki her düzenin işleyişinde vardır ama o da başka bir konu. O boşlukları faş ettiğin anda ise başlıyor “özne mi olmaya çalışıyorsun?”, “sen de biraz öylesin”, “hiç makul değilsin” bakışları ve lafları. “Ya o ya bu”culuk düzeninde single mom’lar, “hem o hem bu”, hatta “ne o ne bu” deme cesaretini gösteriyorlar çünkü.

Tam da bundan dolayı single mom’lar belki farkında bile olmadan başka bir toplumsal düzenin altyapısını örüyorlar. Çünkü mevcut düzenin, devletin ya da adına ne derseniz deyin, sisteminin sunduğu/sun(a)madığı şeyler de onların boşluğuna geliyor. Sistem, farklılığın bir aradalığını değil de aynının çeşitlemelerini istediği için dışarı itmeye, kusmaya, sessize almaya programlı. “Aile”yi tek bir biçim üzerinden tanımlayan bu nizam, o tanıma sığmayan, taşan her kadını potansiyel tehdit olarak kodluyor. Bu sadece single mom’lar için değil, farklı olan herkes için geçerli. Single mom’ların talebi ise çok basit aslında: adil bir düzen, nefes alabilecekleri bir alan, eşit bir yaşam. Ama bu kadarı (bile) fazla. Belki de fazla gelen şey tam da bu.  

Bütün bu dışlanmaya rağmen hayatlarını idame ettirmeye çalışan single mom’larsa kendi alternatif gerçeklerini yaşamaya ve toplumsallıklar kurmaya devam ediyor. Çoğunlukla yalnız bazen başkalarıyla. Onlar bütün bu düzenin boşluklarında var oluyorlar. Düzenin o boşluklarında, o boşluklardan kurdukları toplumun kör noktasında ya da yargılayıcı bakışları altında duruyorlar. Hem kendi başlarına hem de başkalarıyla birlikte. Mesele bu başkalarıyla birliktelikten başka bir toplumsallık inşa etmek. Farkında olmadan da olabiliyor bu; hayatlarımızdan, kadınların, susturulmuşların tarihinden biliyorum bunu. Farkına vardığınızdaysa “Ortak bir Şeyleri Olmayanların Ortaklığı”nda4 başka bir toplumsallığın ya da başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlıyorsunuz.   

  1. https://news.gallup.com/poll/286268/single-moms-struggling-worldwide-particularly.aspx ↩︎
  2. https://www.brookings.edu/articles/single-mothers-experience-high-rates-of-psychological-distress-the-safety-net-can-help/ ↩︎
  3. https://data.tuik.gov.tr/Bulten/Index?p=Istatistiklerle-Aile-2024-53898 ↩︎
  4. Alphonso Lingis, Ortak bir Şeyleri Olmayanların Ortaklığı, çev. Tuncay Birkan, Ayrıntı Yayınları. ↩︎

Kapak Görseli: The Museum of Modern Art (MoMA), New York.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir